16 Ocak 2013 Çarşamba

erkut taçkın


Erkut Taçkın, 1942 yılında denizci bir yüzbaşının oğlu olarak doğdu. Deniz Lisesi'ne kaydını yaptıran Taçkın, 1955 yılında Deniz Harp Akademisi öğrencileri tarafından kurulan Genç Denizciler orkestrasına katılarak müzik hayatına atıldı. Genç Denizciler (Somer Soyata Orkestrası olarak da bilinir.) topluluğu, ilk sahne deneyimini 14 Mart 1956 tarihinde gerçekleştirilen Askeri Tıbbiyeliler Balosu’nda yaşadı. Bu konserde Erkut Taçkın, vokalin yanı sıra grup arkadaşlarının eline tutuşturduğu trompeti de çalmaktaydı. Topluluğun bu konserdeki kadrosunda Güngör Yücel, Ersin Yüce (gitar, sonradan Türkiye’nin ilk elektro gitarına sahip olacaktı.), Erkut Taçkın ve Özden Ulugün vokal grupta yer alırken, Durul Gence bateri, Erkan Gürsal ise piyano çalıyordu. İçinde bir vokal grubunu da barındıran toplulukta birden fazla solist yer alıyor ve her bir solist farklı tarzda eserleri seslendiriyordu. Hareketli bir mizaca sahip olan Erkut Taçkın, bu dönemde “rock'n roll” tarzında karar kılmıştı.
Grup konusundaki yaklaşımı başlangıçta mesafeli olan Deniz Harp Okulunun komuta kademesi, sonraları giderek sıkılaşan bir cezalandırma mekanizması kullanarak topluluğu “ya subay ol, ya müzisyen” ikileminde bıraktı. Bu dönemde, örneğin Amerikan Kız Koleji’ndeki bir konsere katılmak isteyen grup, bir Tümamiral tarafından “bir keman topluluğu olsaydınız sizi gönderirdik” bahanesi ile geri çevrilmiş; okul haricinde de çalmak isteyen grup bir süre sonra ismini Erkan Gürsal’ın takma ismi olan Somer Soyata olarak değiştirmiştir.
Çevrelerinde oluşan ilgiye cevap vermek isteyen topluluk, okuldan kaçarak askeri disiplin ortamında rockn’roll yapma pratiğini ortaya koydu. Bu durum, disiplin cezalarını beraberinde getirse de, bu kaçamak faaliyetleri çoğunlukla onların önünü kapatmamaya çalışan yetkili subaylar tarafından örtbas edildi.
Bu dönemde-örneğin 1959 yılının bir Yelpaze dergisinde yayınlanan “Genç kızlar hazır olun Somer Soyata topluluğu geliyor…” şeklindeki haberden de anlaşılacağı üzere-Erkut Taçkın ve diğer grup üyelerinin çevresinde “genç kızların sevgilisi” halesi oluşmaya başlamış ve ülkemizde genç grupların popülerlik kazandığı yeni bir dönem başlamıştı.
Devam eden süreçte topluluğa devamlı eleman olarak saksafoncu Gürkan Birgütay katıldı. Asli kadroda bas bulunmamakla beraber topluluk, bu ana enstrümanı konserlerinin çoğunda dışarıdan takviye almak suretiyle kullandı. Topluluğa kontrbaslarıyla eşlik eden pek çok müzisyen arasında en önemlileri Eray Turgay, Targan Unutmaz ve Vural Cantürk’tü. 1960 yılında Durul Gence’nin Ankara’ya yerleşmesi üzerine topluluğa Bülent Ateş ve Aykan Karataş baterileriyle katıldılar. 1961 yılında Yalçın Ateş de alto saksafonuyla toplulukta yerini aldı. Topluluğun son döneminde Kara Kediler’den Gökçen Kaynatan da gitarıyla katıldı.
1961 yılının sonunda ise Erkut Taçkın, Güngör Yücel ile birlikte sivil hayata geçmeye karar verdi ve Ankara’ya yerleşerek Durul Gence’nin yer aldığı SSS Sextet’e katıldı. SSS Sextet grubu, Somer Soyata ile TED Koleji öğrencilerinden oluşan "Süeterliler" (Sweaters) grubundan müzisyenlerin ortaklaşa kurdukları bir topluluktu. İki ayrı grupta da çalışmış olan Durul Gence'nin Ankaralı ve İstanbul’lu arkadaşlarını bir araya getirerek oluşturduğu bu grupta, Sweaters'dan piyanist Murat Sungar ve basçı Caner Tunaman, Genç Denizciler'den solist Erkut Taçkın ve baterist Durul Gence yer alıyordu. İki grupta da yer almayan Beat Johnson (tenor saksofon) ve Bobby Roberts (vokal) bu grubun Amerikan sefaretinden transferleriydi. Konserlerde Erkut Taçkın, Rock’n’Roll krallığından twist krallığına geçişini simgeleyen "Let's Twist Again" adlı Chubby Checker coverını da yorumluyordu.
Ne var ki, 1962 yılının yaz aylarında Erkut Taçkın Almanya'ya işçi olarak gitmeye karar verdi. Grup, bu nedenle, son konserini de Ankara Koleji'nde verdi. Oldukça yüksek bir katılımın olduğu konserde gruba yeni müzisyenler de eklenmişti. Trompette Roger, vokalde The Europhonics Vokal Dörtlüsü (Amerikan elçiliğinde çalışan Amerikalı müzisyenlerden oluşuyordu) ve Jüpiter Kenteti'nin kurucusu ve gitaristi Yurdaer Doğulu da bu konser için gruba katılmıştı.
Erkut Taçkın, Almanya’ya gidiş sebebini şu şekilde anlatmaktadır: “Gitme sebebim babamın evlenmeme izin vermeyişiydi. Çünkü 19 yaşındaydım, herhangi bir mesleğim yoktu. Kız istemeye gittiğimizde, "bu adam necidir" sorusuna vereceği cevabın derdine düşmüştü. Evlilik isteğimizin ileri bir tarihe atılması şartıyla nişanlanmamıza karar verildi. Bunun üzerine Almanya'ya işçi olarak gittim, Ford fabrikasında sekiz ay çalıştım.”
Bu dönemde Münih'teki arkadaşlarının daveti ile aralarında Alman müzisyenlerin de bulunduğu Tanju Öğe, Erol ? ve Tuncay ? gibi müzisyenlerden kurulu Black Points’e katıldı. Grup, 1966 yılına kadar Münih'te müzik yaptı. 1965 yılında Alpay ve Arkadaşları grubundan ayrılan Durul Gence’nin Almanya’ya geçişi ile Erkut Taçkın ve Durul Gence 5’lisi adını aldı. 1966 yılında ülkemize gelen topluluk, vokalde Erkut Taçkın, bateride Durul Gence, orgda Tanju Öğe, ritm gitarda Sepp Federauer, solo gitarda Fritz Lutz ve basta Heinz Escher'den oluşuyordu. Grup, Türkiye'ye geldikten sonra beat müziğinin sürükleyici lokomotif gruplarından biri oldu.
Odeon şirketiyle anlaşıp dört-beş tane plak dolduran grubun plakları coverların yanısıra Taçkın'ın yaptığı beat tarzı besteleri de içeriyordu. Konserlerde ise beat yanında "Akkoyun", "Karakoyun" gibi erken Anadolu Pop örnekleri de veriyorlardı. Ancak, Taçkın, bu çalışmaları rock müziğinin bir uzantısı olarak görüyor; bu nedenle de sentez vb. kelimelerle formülize etmeye çalışmıyordu.
Grup, 1966 yılında bir kadro değişikliğine uğrayarak, Fritz Lutz, Metin Altın (saksofon, flüt), Okan Dinçer (org), Boo Suder (bas ve gitar), Durul Gence ve Erkut Taçkın’dan oluşan bir kadroya evrildi.
1967 Mayıs’ında ise easy listening ve stüdyo orkestrası olma yönünde değişim geçiren Durul Gence 5’lisinden Okan Dinçer ile birlikte ayrılan Taçkın, Dinçer’in kurduğu “Okan Dinçer ve Kontrastlar” ile birleşti. Zafer Dilek (solo gitar), İzzet Bici (ritm gitar),Taner Öngür (bas), Türker Özdoğan (tenor saksafon), Metin Tükenmez (bateri) ve Okan Dinçer’den (org) oluşan topluluk ile Taçkın’ın tek 45’liği ise 1968 yılında yayınlanan “Mühür Gözlüm-Özlem” idi.
Dinçer’in çift klavyeli Hammond orgu ile harikalar yarattığı bu plak sert düzenlemesi ve groove’u ile Taçkın’ın kariyerinde önemli mihenk taşıdır.
Dinçer, 1967 yılında "Ömre Bedel Kız" “Devlerin İntikamı” adlı iki ayrı filmde de rol aldı. Bu filmlerden Ömre Bedel Kız’da “Reach Out” adlı şarkıyı Kontrastlar eşliğinde söylerken; Kontrastlar da grup olarak “You’ve Gotta Hide Your Love Away” şarkısını seslendirdiler.
1968 yılında Kontrastlar’dan ayrılan Erkut Taçkın, o yıl Emin Fındıkoğlu’nun kendisi için kurduğu büyük orkestra ile çalışmaya başladı. Bu orkestrada Durul Gence ve Yurdaer Doğulu da yer almıştı.
1969 sonrasında ise Erkut Taçkın’ın evlilik ve iş hayatına paralel kısa süreli gazino ve klüp çalışmalarında bulunduğunu görmekteyiz. Disko Plak için “Son Gece-Komşu Kızı” adlı şarkıları seslendiren Taçkın, türünün hayli dışında olan bu iki “zararsız” çalışma vesilesiyle herhangi bir çıkış yapamadı. Bu plağın ardından yayınlanmış kayıt anlamında uzun süreli bir sessizliğe bürünen Taçkın, bu süre içerisinde yılda 1 ay sahne çalışması yapmakla ikame etti.
1974 yılının Ekim ayında Disko Plağın devamı olan Diskotür’den "Erkek Olana - Gitmek Düştü Bana" (dt 5156) adlı bir 45’lik yayınladı. Bu plak, bir Anadolu Pop plağı gibi görünmekle birlikte blues ve big band mantığında eserlerden oluşuyordu. İkisi de kendi bestesi olan bu şarkılarda Taçkın'a Neşet Ruacan, Onno Tunç, Süheyl Denizci, Berç Yenal, Veysel Çadır gibi sıkı müzisyenler eşlik ediyordu. Taçkın, bu plağın hemen akabinde sahnede kendine eşlik edecek bir dans grubu ile anlaştı. Kumru, Osman ve Neslihan'dan oluşan grubun ismi "Action Dans Grubu" idi.
1975 yılında ise dönüşün tek bir 45’likle sınırlı olmayacağı anlaşıldı. 1975 Eylül’ünde Taçkın ilk uzunçaları “Doğa ve İnsan”ı Diskotür üzerinden yayınladı. Bu uzunçalarda Taçkın, "Çaren Yok" gibi çalışmalarla aynı zamanda soul'un da kralı olmaya niyetli olduğunu hissettiriyordu. Albümün tek sorunu, şarkıların çoğunun dış menşeli olmasıydı. Öte yandan, bu aksama da aslında Taçkın'ın kişilikli yorumu ile tamamen kapanıyordu.
Taçkın'a bu albümde eşlik eden ekip, Türkiye'nin en seçme müzisyenlerinden oluşuyordu. Onno Tunç, Neşet Ruacan, Nuri Bora, Elvan Aracı, Cezmi Başeğmez, Veysel Çadır, Garo Mafyan ve Süheyl Denizci gibi müzisyenlerin yer aldığı ekip, piyasa mantığının tamamen dışında bir çalışma ortaya çıkararak değerinden yıllarca hiçbir şey kaybetmeyen bir albüm kaydetti.
"Doğa ve İnsan", enerjik Rock’n'Roll’lardan (“Daha Dün Gibi”) soul’a (“Çaren Yok”), Anadolu blues’dan (“Gitmek Düştü Bana”), arabesk bluesa (Rüştü Demirci'den uyarlama “Yalvarırım Dön Artık”); baladdan (“Beyaz Ev”), caz tınılı şarkılara (“Sen”) kadar zengin bir repertuvar içeren evladiyelik bir albümdür.
1975 Eylül’ünde yayınlanan bu uzunçaların yayın tarihi sonrası piyasaya sürülen ilk 45'liği "Beyaz Ev - Seni Görünce" idi. “Beyaz Ev” Erkut Taçkın karizması ile öylesine örtüşen bir şarkıydı ki, Taçkın'ın günümüzde verdiği az sayıda konserde söylediği tek Türkçe şarkı olarak kalıcılık kazandı.
Doğa ve İnsan albümü ile dönüşünü gerçekleştiren Erkut Taçkın, 1976’nın Şubat-Kasım ayları arasında Ayten Alpman ile sahnede bir ikili oluşturdu. 1977 yılında ise ilk kez müziği bırakmaktan sözetmeye başladı.
Bu kararı, 1978 yılında yayınlanan "Sevgi Çağı Çocuğu - Sorsam Ki" 45’liğinde bile kapak notu olarak yer aldı. BİP tarafından yayınlanan bu plağın ilk şarkısı adı gibi sevgi dolu bir balad, arka yüzü ise soul mantığı içerisinde kotarılmış ve Taçkın'ın tavrına daha uygun bir şarkıydı.
1980 yılının hemen başında Güney’de bir otel satın alan Taçkın’ın profesyonel müzik hayatı böylelikle sona ermiş oldu. Rock'n'Roll kralı Erkut Taçkın, profesyonel müziği bırakıp Kalkan’da bir otel satın aldı. Böylelikle Taçkın müziği bırakmamakla birlikte sahneye ara vermiş oldu.
1990’ların ikinci yarısında Bolluca Çocuk Köyü yararına yaptıkları konserler ile yeniden toparlanan Durul Gence ekibinin solisti olarak sahne alan Taçkın, bu konserlerde Durul Gence, Ruli Karaca, Ümit Eroğlu, Cezmi Başeğmez, Tuna Ötenel, Güray Aktalay, Neşet Ruacan, Kamil Özler ve Nükhet Ruacan gibi müzisyenlerle sahne aldı. Bu konserlerin bazılarında Süheyl Denizci de ekibe eşlik etti.
Bu çalışmalar, Ruli Karaca’nın ölümü, Neşet Ruacan’ın TRT Hafif Müzik ve Caz Orkestrası’nın yönetimine getirilmesi gibi nedenlerle bir süre sonra sekteye uğradı.
Taçkın’ın bu orkestra sonrası ikinci önemli ekibi ise Kamil Özler ile birlikte kurdukları The Gang idi. 2000’li yılların ikinci yarısından itibaren Kamil Özler, Cem Dinler, Görkem Oker ve Feyyaz Çakmak'tan oluşan grup ile çalışmaya başlayan Taçkın, günümüzde de Emre Kayhan (nefesliler), Hakan Çimenot (nefesliler), Kamil Özler (gitar), Erman Türkeli (klavye), Görkem Oker (bas), Feyyaz Çakmak (davul) şeklinde bir kadrodan oluşan benzer bir ekiple müzik çalışmalarını sürdürmektedir.
Taçkın, Metin Ersoy’un kalipsoyu, Erol Büyükburç’un balladları sahiplendiği dönemde ülkemizin rockn’roll misyonunu sürdürdü. Denediği farklı türlerde dahi rockn’roll belirleyici tavır olmayı sürdürdü. Folklorik düzenleme ve yerli bestelere de yakın duruşuna rağmen; bu tür çalışmalarını konvansiyonel bir tür olarak konumlandırdığı rock’ın bir parçası olarak nitelendirdi. Bu nedenle de ne Anadolu rock denilen türün varlığını kabul etti, ne de bu anlamda bir misyonerlik amacı besledi.
Bossa nova’dan, caza batılı zaviyeden, Anadolu rock’tan arabesk blues’a yerli zaviyeden farklı türleri yorumlasa da Taçkın, “It’s only rockn’roll; but I like it” diyenler kulübündendir.
Münir Tireli (Munimonde)
www.munimonde.esmartmusic.com
munirtireli@yahoo.com
Kaynakça:
Bir Metamorfoz Hikayesi (Türkiye’de Grup Müziği 1957-1980)-Münir Tireli-Arkaplan-2005
Durul Gence Makalesi-Münir Tireli (www.munimonde.esmartmusic.com/durulgence.html)
Erkut Taçkın Röportajı-Deniz Durukan-www.studyoimge.com/makale/1986/erkut-tackin-la-dunden-bugune
Diğer Web Kaynakları:
http://www.kolej.org/dergi/sayi82/erkut_tackin.shtml
http://www.fesmekan.net/event.asp?eventid=3478

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder